Domatesin olması için ya arı olacak ya da kimyasal. Eğer
sağlıklı, doğal besin kaynakları istiyorsak arıları korumak ve bu konuda
bilinçlenmek zorundayız.
Doğadaki her şey mucizevi bir dengede.
Bozan, dinlemeyen biziz. İnsanlar.
Ben bir muz ağacının meyvesinin nasıl oluştuğunu gözlerimle
görene kadar hayatımda hiçbir meyvenin, bir yeşilin, bir sebzenin soframıza gelirken
nasıl uzun bir yoldan geldiğini, ne çok şey yaşadığını, nasıl doğduğunu,
büyüdüğünü ve geliştiğini bilmiyordum. Anneannem geliyor aklıma, sofrada yemek
kalınca “Arkandan ağlar” derdi... Şimdi ziyan görünce ben ağlıyorum!
Tarımsal kesimdeki kötü ilaçlama ve kimyasallar yüzünden
şehirler arılar için sığınak oldu.
Bakın, Japonya son 10 yılda balarısı kolonilerinin yüzde
25’ini, Amerika yüzde 30-40’ını, Avrupa ise neredeyse yüzde 53’ünü yitirdi.
Arılar bu hızla ölmeye devam ederse yaşanacak 4 yılımızın kalacağı gerçeği ile
baş başayız.
Tozlanmanın dünya ekonomisindeki değeri yaklaşık 265 milyar
Euro ve dünyanın tozlanma ile hayat bulan tüm tohumlarının yüzde 75’i arılar
sayesinde.
Diyeceğim o ki benim meselem bal filan değil, ‘arı’!
Arıların kurtarılması, korunması gerek. Yaklaşık 8 yıldır bu
konuda eskiden köşemde, şimdi sosyal medyamda sık sık paylaşımlarda
bulunuyorum. Eskiden pek ciddiye alan, duyan yoktu. Şimdi ise “Sayende
öğrettiğin yöntemle bir arının hayatını kurtardım” diye her gün yüzlerce mesaj
alıyorum. Diyorum ki bugün de en azından 100 tane arı kurtardık.
Yalçın Bayer