|
|
Arıcılık üzerine araştırmalar yürüten Değer Eren, Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği'nin (EKODOSD) konuğu oldu. Önemli bilgiler veren Eren, arı nüfusunun giderek azaldığına dikkat çekti. Eren, bu tabloda, iklim değişikliği ve sanayileşmenin etkisine işaret ederek, "Hollanda ve ABD gibi ülkelerde arı nüfusu 1950’deki orandan yüzde 70 daha azdır" ifadelerini kullandı. |
|
|
|
|
Sunumuna Albert Einstein'e ithaf edilen, "Eğer arılar ölürse, insanlar da dört yıl içerisinde yok olur" ifadeleriyle başlayan Eren, "Bu çok doğru bir savdır. Çünkü arılar sayesinde yiyeceklerimizin dörtte üçünü sağlayabiliyoruz. Eğer dolaylı olarak etki ettiklerini de sayar isek gıdanın yüzde 90'ında arıların emeği bulunmaktadır. Tek koloni 300 milyon çiçek tozlayabiliyor. Diğer böcekler ve kuşlar da tozlaşmaya yardımcıdır fakat arı kadar etkilisi yoktur. Ayrıca arının bilinmeyen fakat önemli bir özelliği daha bulunmaktadır. Uçuşu esnasında yaptığı salınım hareketi ile havayı temizler. Ayrıca havası temiz yerleri çok sever. Bahçenizde arı var ise kaliteli bir hava soluduğunuzun kanıtıdır. Onlara iyi davranmalısınız" dedi. "TARİHİ EFES KENTİ'NİN SİMGESİ ARIDIR" Arı ve insan ilişkisinin tarihinin, çok eskilere dayandığına işaret eden Eren, "Valencia’daki La Cueva de la Arana mağarasında M.Ö. 10.000-7000 arasında bulunan resimlerde arıcık faaliyetleri yapıldığı görülmektedir. Çatal Höyük'te ise M.Ö. 6600 yıllarına tarihlenen kovan resimleri bulunmaktadır. Hititler söylencesi olan Telepuni efsanesinde arı dünyaya bereketi getiren, doğayı canlandıran hayvan olarak anlatılmaktadır ve tabiki yanı başımızdaki Efes Kenti'nin simgesi de arıdır. Şehrin tanrıçası Artemis’in kutsal hayvanı arıdır. Artemis tapınağındaki rahiplerin adı yine arı anlamına gelen Melissa’dır. Milattan sonra 10. yüzyıllarda Likya yöresinde bal avcılığı yapıldığı bilinmektedir. Hatta Likya tipi kovanlıklar hala Toroslar’da kullanılmaktadır. Osmanlı döneminde şeker bulunmadığı için bal, saray mutfağının tatlandırma malzemesi olarak baş tacı idi. Mutfak masraflarının yüzde 5'ini bal oluşturuyordu. 1573-74 yılı mutfak tüketimi defterinde 6,5 ton bal kullanıldığı biliniyor. 15-16. yüzyılda bal üretimi ile ilgili kanuni düzenlemelere rastlanmaktadır" diye konuştu. "25 BİN AİLE ARICILIKLA GEÇİNİYOR" "Günümüze geldiğimizde ise cennet ülkemizin arı nüfusu açısından çok zengin olduğunu görebiliriz" diyen Eren, şunları kaydetti: "Ülkemiz, bitki çeşitliliği, endemik bitkilerin bolluğu, hala bakir alanların bulunması ile birçok yerel arı ırkı için vazgeçilmez bir ortam olmaya devam ediyor. Ülkemizin her yöresinde arıcılık faaliyeti yapılmaktadır. 25 bin aile arıcılık ile geçiniyor. Kovan adedi açısından dünyada ikinci, bal üretiminde ise verimsizlikten dolayı dördüncü sıradayız. Şu an modern arıcılık ülkenin her yanında yapılmakta fakat aynı zamanda geleneksel yöntemlerle arıcılık azalarak da olsa Trakya, Ege Bölgesi ve Doğu Karadeniz bölgelerinde devam etmektedir. Geleneksel arıcılık tamamen arı dostu bir yöntem olduğu için arı sağlığı açısından hayati önem taşımaktadır." "ARI NÜFUSU GÜN GEÇTİKÇE DÜŞMEKTE" Son dönemde arı ölümlerine sıklıkla rastlandığına işaret eden Eren, "Gazetelerde her geçen gün daha sıklık ile toplu arı ölüm haberleri çıkmaktadır. İklim değişikliği, aşırı pestisit kullanımı, şehirleşme, sanayileşme, madencilik, mono kültür tarım faaliyetleri, RES, HES santrallerinin etkileri ile habitatlarındaki azalmaya bağlı olarak arı nüfusu hem dünyada, hem de ülkemizde hızla düşmektedir. Özellikle erken sanayileşmiş İngiltere, Hollanda, ABD gibi ülkelerde arı nüfusu 1950’deki orandan yüzde 70 daha azdır. Bu ülkelerde arıcılık ekonomik faaliyetten ziyade hobi olarak yapılmaktadır ve var olan nüfusu koruma odaklıdır. İngiltere ve Hollanda ile ortak proje yapılmasının sebebi onların bize gelecekten haber verebilmeleri ve bizden önce kullanmaya başladıkları modern tarım yöntemlerinin arılar üzerindeki etkisini bu günden hissetmeleridir" şeklinde konuştu. "BİTKİSEL ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI ÖNEMLİ" Eren, arı poleninde yapılan testlerde 150 adet kimyasal kalıntıya rastlandığını, arı ölümlerinin temel sebebinin ise tarımda kullanan zararlılar ile mücadele ilaçları ve mono kültürel tarım faaliyetleri olduğunu aktardı. Eren, "Arıcılık bölgemizde önemli bir ekonomik faaliyet fakat gittikçe tehlikeye düşüyor. Makilik alanlarda birçok çeşit bitki vardır ve farklı zamanlarda çiçek açarlar böylece arı ilkbahar ve yaz ayı boyunca hiç aç kalmadan çalışabilir fakat makilik alanların açılıp tek tip zeytinliğe dönmesi arılar için önemli bir tehlikedir. Arılar da tıpkı insanlar gibi tek tip beslenme yapınca hastalanıp ölüyorlar, çiçek olmadığı zaman da yapay beslenmeye ihtiyaç duymaya başlıyorlar. Bu da arı ırkının bağışıklığını azaltıyor ve hastalığa açık hale getiriyor. Ülkemizden insan müdahalesinin etkiliği başka bir örnek de dünya çam balı üretiminde birinci sırada olan Muğla yöresinden. Bölgede arıcılık çok eskiye dayanıyor fakat 1950 sonrası ağaçlandırma faaliyetlerinde ormanlar çam ormanına dönüşüyor. Bu da eskiden kış balı yapmak için arıların kullandığı püren bitkisinin azalmasına yol açıyor. Fruktoz oranı yüksek çam balı ile kışlamaya çalışan arılar ise ölüyor. Şimdi arıları yaşatmak için tüm çam balı toplanıp ikame arı keki veya başka bir bal konuyor. Doğadaki yerel habitatı bozmamak önemli, bozulmuş alana ise dikilecek her bitki yerel ve çeşitli olmalıdır. Bitkisel çeşitliğin korunması hem insan hem de arı sağlığı için şarttır" dedi. "DOĞAL DAVRANIŞARI İZLEMEK ÖNEMLİ" Arıların sağlıklı olması için basit bir yöntemin bulunduğunu da vurgulayan Eren, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu basit yöntem, onların doğal davranışlarını izlemek. Onlar bize en doğru göstereceklerdir. Örnek olarak, arılar yuvalarını yüksek yere kurarlar eğer biz de kovanları yerden yüksek bir yere yerleştirir isek, onları hem nemden, hem de zararlı böceklerden korumuş oluruz. Hem de onlara gereken saygıyı göstermiş oluruz. Doğal formda arılar iç içe yuvarlak formatta petekler yaparlar ve bu da ısıyı en iyi şekilde korumayı sağlar. Kış aylarında kovanın üst tarafına doğru giderler çünkü ısınan hava yükselir ve bal yukarıdadır. Böylece en az enerji harcayarak hem beslenme hem de ısı korumayı sağlarlar fakat modern kovanda bu imkan olmaz. Geleneksel kovanlarda bu formu oluşturabilirler."
http://www.sesgazetesi.com.tr/guncel/ari-nufusu-gun-gittikce-azaliyor/13030
|
|
|