İstanbul Teknik Üniversitesi
güverte bölümünden mezun olduktan sonra bir süre gemi kaptanlığı yapan Adem
Özkan Yalçın, babasına yardım etmek amacıyla başladığı bal üreticiliğiyle dede
mesleğini yaşatıyor.
Yaklaşık 10 yıl önce gemi
kaptanlığı yaparken babasına yardım etmek için başladığı bal üreticiliğinde
profesyonelleşen Yalçın, şimdilerde 500'den fazla arı kovanıyla bal üretimi
yapıyor.
Yalçın, bu sayede dedesinden
kalan bal üretimi mesleğini de gelecek nesillere aktarmaya çalışırken, sektöre
de katkı sağlıyor.
İstanbul'da kestane balının
üretildiği Beykoz'da 500'ü aşkın kovanıyla üreticilik yapan Yalçın, mevsim
değişikliği yaşandığı dönemlerde de Türkiye'nin birçok bölgesini dolaşarak
üretimi sürdürüyor.
Gemi kaptanlığından arıcılığa
uzanan hikayesini AA muhabirine anlatan İstanbul Arı Yetiştiricileri Birliği
Başkan Yardımcısı Adem Özkan Yalçın, Beykoz'da 450 civarında amatör ve
profesyonel bal üreticisi olduğunu söyledi.
Beykoz'da 10 binin üzerinde de
kayıtlı kovan olduğunu aktaran Yalçın, Beykoz'a il dışından veya diğer
ilçelerden kestane balı almak için gelen arıcılar olduğunu belirterek,
"Bizim meslek dede mesleği, asıl mesleğim gemi kaptanıyım. Üniversite
mezunuyum. Babam yaşlanınca babama yardım ederken bir anda arıcı oluverdik. 10
yıldır da profesyonel anlamda yapıyorum. 500'ün üzerinde kovanım var.
Türkiye'nin hemen her yerini dolaşıyorum. Şu anda da kışlatma döneminde
arılarım Antalya'da, yazın kestane balına buraya geliyoruz." dedi.
Çam, keçiboynuzu, narenciye balı
çeşitleri için Türkiye'nin çeşitli bölgelerine giden Yalçın, Beykoz'un
İstanbul'un diğer ilçelerine göre daha bakir bir konumda olduğunu ve bölgede
bal verimi için yüksek ağaçlarla çiçeklerin fazla olduğunu söyledi.
Beykoz'daki büyük orman
alanlarının da arıcılık sayesinde değerlendirildiğini anlatan Adem Özkan
Yalçın, ilçede kestane ve ıhlamur varlığının da fazla olduğunu dile getirdi.
Yalçın, "Bir yılda kestane
balı olarak Beykoz'da 70-80 ton üretim yapılıyor. Çiçek balı olarak da 100-400
ton arasında değişiyor. Tabii bunlar havanın durumuna göre değişebiliyor.
Kestane balı gerçekten çok zor üretilen bir bal, doğal şartların oluşması
gerekiyor. O kestane çiçeklendiği dönemde yağmur yağmaması gerekiyor, o da her
zaman denk gelmiyor. Böyle olduğu zaman da bal verimi düşüyor." diye
konuştu.
Yağışlı havalarda kovan başına 3
ila 5 kilo arasında bal üretebildiklerini aktaran Yalçın, bu miktarın da hızlı
bir şekilde tükendiğini söyledi.
-"İstanbul'daki balın yarısı
Beykoz'da üretiliyor"
"İstanbul'un bal üretiminin
yarısının Beykoz'da yapıldığını söyleyebilirim" diyen Yalçın, şöyle devam
etti:
"Bu meslek için yeni insan
yetiştiremiyoruz. Dikkat ettiğiniz zaman hep emekli ve yaşlı insanlar yapıyor.
Bizim gibi üniversiteden mezun olup belli bir süre çalışmış sonra bu işi yapan
pek kimse yok. Gençler daha basit, meşakkati daha az işleri tercih ediyorlar.
Bu işin meşakkati gerçekten fazla, her çiçek dönemini takip etmeniz lazım.
Dağda, ormanda yaşıyorsunuz. Bunun zararlı hayvanı var, birçok riski var. Ayı,
kurt gibi canlılarla karşılaşabiliyorsunuz. Kovanların bakımı ve işçiliği çok
zor. Arıcılık işi böyle basit bir hayvancılık gibi değildir."
Arıcılığın bilgi gerektiren bir
hayvancılık türü olduğunu dile getiren Yalçın, ayrıca arı ve kovanların sürekli
bakıma muhtaç olduklarını söyledi.
Yalçın, profesyonel arıcılık
çalışmalarını laboratuvar ortamında da sürdürdüğünü belirterek,
"Laboratuvarda suni tohumlama yapıyoruz. Kraliçe arı yetiştiriyoruz,
ürettiğimiz ırkın bozulmaması gerekiyor. Kraliçe arı yetiştirirken de o suni
tohumlamaya ihtiyaç duyuyoruz. Arıların genetik özelliklerini kontrol ediyoruz.
Kanat çaplarını, dil boylarını kontrol ederek genetik dezenformasyon var mı yok
mu onun tespitini yapıyoruz. Arılarda bazı tip hastalıklar da olabiliyor.
Bunları tespit ederek ilaçlı veya ilaçsız mücadele yöntemleriyle uygulama
yapıyoruz." diye konuştu.
Kovid-19 pandemisi döneminde
vatandaşların bal taleplerinde büyük bir artış yaşandığını aktaran Yalçın,
sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz üreticiler olarak bu
talebi karşılıyoruz. Karşılamak konusunda bir sıkıntımız yok ama benim
tüketicilere tavsiye edeceğim bir şey var. Ürünlerini arıcılardan alsınlar.
Propolisin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, dışarıdan gelen özellikle
virüslere karşı antiviral özelliğinden dolayı virüsü yok edici özelliği var.
Propolis zaten arının kendi kullanım amacı kovana dışarıdan gelen mikropları ve
virüsleri öldürmek için üretiyor. Biz o propolisi alıp yiyip, içilebilecek hale
getiriyoruz." |